Malatya'da altından bakıra 1300 proje
MAPEG'in duyurduğu 316 maden ihalesinden dokuzunun bulunduğu Malatya'da ÇED başvuruları 6 Şubat depremlerinden sonra yüzde 73 arttı.
6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremlerden en büyük zararı gören şehirlerden biri olan ve en son 8 Ocak’ta 4.4 büyüklüğünde depremin meydana geldiği Malatya’da gündem şimdi de yüzleri aşmış maden projeleri. Malatya Çevre Platformu‘nun derlediği verilere göre; Malatya’nın Maraş depremlerinden en çok etkilenen ilçelerinden biri olan Yeşilyurt’ta 342 maden projesi bulunuyor.
78 projenin bulunduğu Arguvan’da ise bazı ihaleler de askıya çıkarılmış durumda. Bunların içerisinde altın ve bakır gibi madenleri içeren 4. Grup maden ihaleleri de bulunuyor, 2. Grup maden ihaleleri de. Bu ihalelerin yapılacağı alanlarda su kaynaklarının, endemik bitki türlerinin, Roma dönemine ait kaya mezarları ve taş köprülerin bulunması nedeniyle de yurttaşlar kaygılı.
İhaleye çıkan maden arazileri ise Doğanşehir, Akçadağ, Hekimhan, Darende ve Merkez ilçelerinde yer alıyor. Bunlardan yedisinin ihaleye koyulduğu taban ücret 504 bin TL iken, ikisi ise 756 bin TL’den ihaleye sunuluyor.
Malatya Çevre Platformu’nca derlenen verilere göre Malatya’daki madencilik projeleri ilçelere göre şöyle:
- Yeşilyurt İlçesi: 342 proje.
- Doğanşehir İlçesi : 194 proje.
- Akçadağ İlçesi: 131 proje.
- Hekimhan İlçesi: 108 proje.
- Battalgazi İlçesi: 88 proje.
- Arguvan İlçesi: 78 proje.
- Kuluncak İlçesi: 74 proje.
- Arapgir İlçesi: 73 proje.
- Yazıhan İlçesi: 65 proje.
- Darende ilçesi: 60 proje.
- Pütürge İlçesi: 56 proje.
- Kale İlçesi: 12 proje.
- Malatya Şehir Merkezi: 10 proje.
- Doğanyol İlçesi: 6 proje.
Depremden sonra ÇED başvuruları yüzde 73 arttı
Malatya Çevre Platformu’ndan Hüseyin Çıplak ise dört yıldır vahşi madencilik projelerine karşı mücadele edenlerden biri.
6 Şubat depreminden önce Malatya için planlanan projelerle ilgili 750 adet Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) başvurusu varken depremden sonra bu sayının 1300’ü bulduğunu belirten Çıplak, şunları söylüyor:
“Depremde ölmedik, madencilik faaliyetlerinden ötürü ölmek istemiyoruz.
Bir sürü mevcut proje varken şimdi de Malatya da 5 – 6 ilçemizin altın madeninin aranmasına açılmasını kabul etmiyoruz. Yanı başımızda Erzincan, İliç‘te, Sivas Kangal‘da ve Bergama‘da, Cerattepe‘de yaşananları iyi biliyoruz. Vahşi madencilik projeleri yaşamı ve yaşam alanlarını yok ediyor.”
Halk, sağlığı için endişeli
Erzincan, İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde de siyanür sızıntısı olmadan bir yıl önce Türk Tabipler Birliği’nden (TTB) siyanürlü madencilik faaliyetlerine ilişkin uyarı niteliğinde bir görüş paylaşılmıştı. Ancak bu uyarı dikkate alınmadı ve Haziran 2022’de madendeki borulardan biri kırıldı ve siyanür sızıntısı meydana geldi. TTB’nin siyanürlü madencilik faaliyetine ilişkin 25 Mayıs 2021 tarihli görüşü ise şu şekildeydi:
“Siyanürlü madencilik faaliyeti dört ana aşamadan oluşur: Arama, sıyırma ve patlatma, öğütme ve siyanürleme, atıkların depolanması. Madenciliğin tüm bu aşamaları doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içerir. Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme kesinlikle yasaklanmalıdır.”
Altın madeni arama çalışmaları ise halihazırda pek çok bölgede Bakanlıkça izin verilerek yapılan faaliyetlerden biri.
Yeşil Gazete‘ye konuşan Hüseyin Çıplak, Malatya’daki maden ihalelerine ilişkin olarak siyanür kaygısını dile getiriyor, sağlık üzerindeki tehlikesine dikkat çekiyor.
316 maden sahası ihale edilecek
Geçen günlerde Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından ülke genelinde 316 maden sahası ihale edileceği duyuruldu ve bunlardan dokuzu da yine Malatya’da.
İhalelere ilişkin olarak “Özellikle Arguvan, Akçadağ, Doğanşehir, Hekimhan, Yeşilyurt, Darende ilçelerimizde altın madeni aranması projesi” diyen Çıplak, Maraş depremlerinin arkasında bıraktığı enkazın henüz kaldırılamamış olduğu Malatya’da zaten mevcut sorunların dahi çözülemediğini aktarıyor.
Maden ihalelerine açılan bölgenin endemik bitkileri yönünden Malatya’nın en zengin bitki çeşitliliğine sahip bölgesi olması da ayrıca kaygı uyandıran bir diğer gerçeklik. Platform tarafından yapılan açıklamada da bu konuya ilişkin şu ifadelere yer veriliyor:
“Burada Roma dönemine ait kaya mezarları ve taş köprüler mevcut. Bu bölge aynı zamanda Arguvan bölgesinin en zengin su havzası. Burada Arguvan ilçesinin ova kesimini sulamak için daha önceleri yapımı tamamlanan bir baraj var. 2019’da barajda su tutulacaktı. Madencilik için bölgede sondaj çalışmaları başladığı için su tutulması yapılmadı. Özellikle su havzasında vahşi madencilik sondaj çalışmaları yapıldı. Şimdi bu bölge için MAPEG tarafından ihale ilanı duyurusu yapıldı. 2 Nisan 2024 tarihinde ihalesi yapılacak. Malatya da sadece Arguvan ilçesi değil diğer beş ilçe de aynı kaderi paylaşıyor.
Başta Arguvan ilçesi olmak üzere Akçadağ, Darende, Hekimhan, Doğanşehir ve Yeşilyurt ilçelerini kapsayan başta altın, bakır, krom, gümüş, kurşun vb gibi madencilik faaliyetlerine açmak için ihalesi yapılacak.”
‘Asbest sorunu yetmiyormuş gibi…’
Malatya ayrıca deprem molozlarından ve plansız, uzmanlarca eleştirilen yöntemlerle kaldırılan molozlardan kaynaklı asbest endişesinin en üst noktada olduğu şehirlerden biri. Çıplak da Malatya’da ciddi solunum yolu rahatsızlıklarının da artığını belirtiyor ve ekliyor:
“Şimdi Asbest sorunu yetmiyormuş gibi, şimdi de vahşi madencilik faaliyetleri… Depremden ölmedik madencilikten ötürü ölmek istemiyoruz. Şirketlerin kar hırsından dolayı doğa katliamana ‘dur’ demeye davet ediyorum.”
‘Malatya’nın 12 ilçesinde vahşi madencilik acımasız bir şekilde devam ediyor’
“Malatya ilinin 12 İlçesinde, vahşi madencilik acımasız bir şekilde devam ediyor. Dağlarımızı, ovalarımızı, meralarımızı, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı ve sularımızı yok ediyor” diyen Hüseyin Çıplak, ilçelerindeki ekokırım projelerini şöyle sıralıyor:
- Arguvan‘da: Altın madeni, kömür, RES projesi, baraj.
- Akçadağ‘da: Mermer, baraj, taş ocakları, altın madeni ve çimento fabrikası.
- Arapgir‘de: Taş ve kum ocakları, HES ve RES projesi.
- Battalgazi‘de: Taş ve kum ocakları, beton santralleri, HES, baraj projeleri.
- Darende‘de: HES, kum ve taş ocakları, altın madeni projesi.
- Doğanşehir‘de: Altın madeni, baraj, taş ve kum ocakları, HES ve RES projeleri.
- Doğanyol‘da: Taş, kum ve çakıl ocakları, baraj projeleri.
- Hekimhan‘da: Demir, krom, cevher, altın madeni projesi.
- Kale‘de: Taş, kum ve çakıl ocakları, baraj.
- Kuluncak‘ta: Mermer, granit, cevher, toryum, gümüş, HES projesi.
- Pütürge‘de: Kuartz, taş ve kum ocakları, baraj projesi.
- Yazıhan‘da: Taş, kum, çakıl ve kireç ocağı, HES, çimento fabrikası.
- Yeşilyurt‘ta: Taş, kum ve çakıl ocakları, beton santrelleri HES ve baraj projeleri.
‘Beş kilogram altın uğruna’
Malatya Çevre Platformu yönetim kurulunca da daha önce açılan yine bir ekokırıma konu olan davaya ilişkin şu açıklamada bulunuldu:
“Şu anda Doğanşehir ilçemizin, Kalecik, Hudut, Dedeler köylerinde, Sürgü barajının 300-400 metre yakınında, bölgenin en güzel ormanlarının ortasında, yaban hayatının yoğun olduğu bir bölgede, endemik bitkilerin en yoğun olduğu bir ortamda 45 adet kuyu kazarak doğayı, ekosistemi yok ediyorlar, beş kilogram altın uğruna. Bu, bölge açısından bir göç projesidir. Şu anda dava açtık, davamız devam ediyor.”
Platform tarafından yapılan açıklamanın devamında ise şu ifadelere yer verildi:
“Arguvan ilçemizin Atma bölgesinde Şotik barajı havzasında 170-200 civarında işaretlenmiş, kazıklar çakılmış alanda, altın sondaj kuyuları kazarak, ormanları, hayvancılığı, arıcılığı, yaban hayatını, bölgenin endemik bitkilerini yok ediyorlar. Hekimhan ilçemizin Ulugüney, Hasançelebi bölgesinde 100’lerce altın madeni sondaj kuyuları açmaya çalışıyorlar.
2022 yılının Aralık ayında özel maden alanlarının oluşturulması sonucunda bütün bir yurt düzeyinde bugüne kadar girilmeyen alanlara girildi.
En kıymetli madenlerin işletilmesi sonucunda projelerin sayısı hızlı bir şekilde arttı. Anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikler sonucunda maden projelerinin sayısı arttı.”
‘Deprem fırsata çevrildi’
Turizm, enerji, maden, imar, özelleştirme, kamusal alanın ortadan kaldırılması sonucunda ve organize sanayi bölgelerine yapılan değişikliklerle, Orman Kanunlarında yapılan değişikliklerle, Su Yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle, çığ gibi maden projelerinin çoğaldığının vurgulandığı açıklamada ayrıca şunlar aktarıldı:
“Depremde çok sayıda yurttaşın bölgeyi terk etmesi sonucunda, deprem fırsata çevrildi. Ülkede, Anayasa, yasalar, kanun, hukuk, kurumlar ortadan kalktı. Denge, firen kalmadığı için projelerin sayısı arttı. Kanunların değişmesi ile 49 yıllığına kiralanan meralar, 99 yıllığına çıkarıldı. Maden çeşitlerinin sayısı artırıldı.”
Yurttaşın azmi önceki projelerin iptal olmasını sağlamıştı
Vahşi madencilik projelerine karşı verdikleri mücadelede bazı projelerin iptalini sağlayan dernek adına açıklamada bulunan Çıplak, bu süreçte neler yaptıklarını ise şöyle anlatıyor:
“ÇED toplantılarına katılarak projelerin yaşam alanlarına vereceği zararları anlattık. ÇED toplanlarını halk ile birlikte yaptırmadık. Arguvan ilçesi Şotik, Yoncalı, Kınık, Göçer uşağı ve Arapgir ilçesi Suceyin mahallerinde daha önce projelendirilen 130 sondaj çalışmasına başlanmıştı. Malatya Çevre Platformu olarak yürüttüğümüz mücadele sonucu 28’inci sondaj kuyusunda şirketin madencilik faaliyetlerini durdurmuştuk.”
“Yüzlerce tür endemik bitkiler ve hayvana yuva olan dağlarımız, enerji ve maden şirketlerinin daha fazla karı uğruna kurban ediliyor” diyen Hüseyin Çıplak, son olarak şu mesajı paylaşıyor:
“Buna olanak tanıyan, izin veren ve işbirliği yapan sistem her geçen gün daha fazla ormanı, canlıyı taşı, toprağı zehirliyor, ekosistemi bozuyor, yok ediyor! Kültürel varlıklarımızı koruyacağız. Keklicek dağları, Kubbe dağları, Beydağları, Şillon Dağları bizimdir. Havamıza, suyumuza, toprağımıza, içinde yaşadığımız ekosistemleri, vahşi kapitalist talancılara, kurban ettirmeyeceğiz.”
Cansu Acar / Yeşil Gazete
FACEBOOK YORUMLAR