Soma maden davası: "Çocuklarımızın Dilan Polat kadar değeri yokmuş!"
Soma'da 2014 yılında yaşanan büyük maden faciasıyla ilgili 28 kamu görevlisi hakkında açılan 'Görevi kötüye kullanma' davasının ikinci duruşmasında mahkeme, talepleri reddetti.
Manisa’nın Soma ilçesinde, 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen ve 301 işçinin hayatını kaybettiği, 162 işçinin yaralandığı maden faciası sonrası açılan davanın ikinci duruşması, Soma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yapıldı. Davanın kapsamı ve süreci, faciada hayatını kaybeden madencilerin aileleri ve avukatları tarafından büyük bir dikkatle takip ediliyor. Ancak, duruşmanın ardından alınan kararlar, aileler ve avukatlar tarafından derin bir üzüntü ve tepkiyle karşılandı.
Duruşmada, sanık avukatları müvekkillerinin kamu görevlisi olduğunu ve görev ve yetkilerinin belirli olduğunu öne sürerek, yeni bir bilirkişi raporu hazırlanmasını talep etti. Müşteki avukatları ise davanın ‘Görevi kötüye kullanma’ iddianamesi ile açılmasının yetersiz olduğunu belirterek, olayın geniş kapsamı göz önüne alındığında ‘Görevsizlik’ kararı verilerek dosyanın ağır ceza mahkemesine sevk edilmesini istedi. Ancak mahkeme, sanık avukatlarının yeni bilirkişi raporu talebini ve müşteki avukatlarının davanın ağır ceza mahkemesine sevk edilmesi taleplerini reddetti. Davanın 25 Aralık 2024 tarihine ertelenmesine karar verildi.
Olayın arka planı
Soma Eynez Maden Ocağı’nda yaşanan bu trajik kaza, Türkiye ve dünya tarihinin en büyük maden facialarından biri olarak tarihe geçti. Kaza sonrası, faciada yaşamını yitiren işçilerin aileleri ve kamuoyu, adaletin sağlanması için uzun bir hukuk mücadelesi veriyor. Olayla ilgili olarak 28 kamu görevlisi hakkında ‘Görevi kötüye kullanma’ iddiasıyla dava açıldı, ancak dava sürecinde yaşanan aksaklıklar ve yargılamanın yetersizliği konusunda eleştiriler sürüyor.
Aileler gözyaşlarına boğuldu
Duruşma sonrası mahkeme binasında toplanan madenci aileleri ve avukatları, kararların adaletsiz olduğunu ve bu durumun kendilerini daha da derinden üzdüğünü belirttiler. Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak, “Bugün adaletin yine yerle bir olduğunu çocuklarımızın yeniden yeraltında kaldığını gördük. Enerji diyen Dilan Polat kadar bizim çocuklarımızın değeri yokmuş adalette. Parasına göre mi işliyor bu adalet? Ne zaman işçilere, ezilenlere bu adalet işleyecek, anlamıyorum” şeklinde konuşarak gözyaşlarına boğuldu.
Naciye Kaya, eşi Mustafa Kaya’yı maden faciasında kaybetti. Kaya, “Biz 10 yıldır adalet arıyoruz. Ben emindim bulamayacağımıza. Parayı veren düdüğü çalıyor ve adaleti buluyor. Parası olmayan gariban da yerin altında ölüp gidiyor. Biz de onlarla birlikte yerin üstünde ölüyoruz. Adalet yerin dibine batsın” ifadeleriyle tepkisini dile getirdi.
Gülfidan Köse, eşi Erdoğan Köse’yi kaybetti ve adalet mücadelesine devam ettiklerini söyledi: “10 yıldır hukuk mücadelesi verdik. Bir gün olsun hiç pes etmedik avukatlarımızla birlikte. 10 yıldan beri adaleti bulamadık. Hukuk süreci adaletli olsaydı biz şu an burada olmazdık, katiller içeride olacaktı. 10 yıldan beri hukuk mücadelemizi veriyoruz, bir türlü adaleti bulamıyoruz. Onlar elini kolunu sallayarak geziyor, bizim içimizdeki yara 10 yıldır tekrar tekrar yaşıyoruz. Madem adalet, hukuk yoksa hiç yapmasınlar bu mahkemeyi. Neden kuruyorlar ki bizim tekrar tekrar canımızı yakıyorlar. Yine de vicdan olarak eşim rahat uyusun diye bir an olsun mücadeleden vazgeçmiyorum. Eşime gider mezarında senin adaletini buldum diyebilir miyim diye. İnsanın içini o kadar acıtıyor ki.”
Mahkeme sonrası açıklamalarda bulunan avukatlar, sürecin adaletsiz olduğunu ve davanın yargılama sürecinin aksadığını ifade ettiler. Manisa Barosu Başkan Yardımcısı Av. Ayşe Hasar, sürecin başından beri müdahil olduklarını ve adalet yerini bulana kadar takipçisi olacaklarını belirtti.
İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Hak ihlalinin olduğu yerde yaşam hakkının sonlandığı yerde bu davaların görüleceği yerler ağır ceza mahkemeleridir. Olası kasıttır. Yapılması gereken tek şey diğer usul işlemlerini sonlandırıp davada görevsizlik kararı vermek ve davayı ağır ceza mahkemesine göndermekti. Ne yazık ki bundan önceki davalarda da bu hukuk garabetlerini gördük” dedi.
"İnsan öldürme suçu olur diyor!"
Ankara Barosu avukatlarından Murat Kemal Gündüz, “TCK 250. Maddesi diyor ki görevi kötüye kullanma suçu sırasında başka bir suç meydana gelmişse, insan ölmüşse, artık görevi kötüye kullanma suçu olmaz diyor. İnsan öldürme suçu olur diyor. Maddenin gerekçesi dahi bu. Tüm bu argümanları yasal dayanaklarıyla birlikte mahkemeye sunmamıza rağmen mahkeme iki celsedir bu işi sürüncemede bıraktı” şeklinde konuştu.
"Zaman aşımına uğramasına izin vermeyeceğiz"
Müşteki avukatlarından Mürsel Ünder, “Görevsizlik meselesi temel bir mesele. Burada yargılamanın gideceği yer belli. Ya zaman aşımına uğrayacak ya da ceza verilmeyecek. Biz bunun olmaması için elimizden gelen çabayı harcayacağız. Bir an önce bu yargılamanın olması gereken yerde, Ağır Ceza Mahkemesinde birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme suçlamasıyla devam etmesi bu dosyadaki en kritik noktadır” dedi.