Maden Faaliyetlerine Karşı Koruma ve Sürdürülebilir Gelecek

TEMA Vakfı; maden ruhsat haritası çalışmalarına göre; Çanakkale-Balıkesir (Kaz Dağları) yüzde 79'u, İzmir'in yüzde 70'i, Muğla'nın yüzde 59'u IV. Grup denilen altın, gümüş, kömür, liyit gibi madencilik faaliyetlerine ruhsatlandırıldı. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sadece bir maden grubu için verilen ruhsatları çalıştıklarını diğer maden gruplarını da eklerlerse oranların artacağını ifade ederek, 'Madencilik faaliyetlerinden kaynaklı olarak büyük bir tehdit altındayız ve bu tehdit her geçen gün büyüyor' dedi.

TEMA Vakfı; 2019 yılından itibaren sürdürdüğü maden ruhsat haritası çalışmaları sonucunda 29 ilin yüzölçümünün yüzde 67’sinin IV. Grup madenler denilen altın, gümüş, kömür, liyit gibi madenler için ruhsatlandırılmış olduğunu tespit etti. Analizlere göre; en çok ruhsat verilen iller Ege Bölgesi’nde olduğu görülürken Kütahya’nın yüzde 92’si, Çanakkale-Balıkesir (Kaz Dağları) yüzde 79’u, İzmir’in yüzde 70’i, Muğla’nın yüzde 59’u, Afyonkarahisar’ın yüzde 52’si IV. Grup madencilik faaliyetlerine ruhsatlandırıldı. Rakamlara bakıldığında Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü, yaşam alanlarını, tarım bölgelerini, ormanları, meraları, su varlıklarını gözetmeksizin her yerde madencilik faaliyetlerine izin verdi. 

Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sadece bir maden grubu için verilen ruhsatları çalıştıklarını diğer maden gruplarını da eklerlerse oranların artacağını ifade ederek, “Bu raporumuzu Ocak 2024’te hazırlamış olsaydık ruhsatlılık oranı daha yüksek çıkacaktı” dedi. 

 

ÇED OLUMSUZ KARARI VERİLEN SADECE 1 PROJE VAR

TEMA Vakfı’nın hazırladığı maden ruhsat haritasına göre son 20 yılda kaç maden ocağı açıldı?

Türkiye’de madenler, Maden Kanunu’na göre 5 grupta ele alınıyor. Biz TEMA Vakfı olarak çalışmalarımızı bu maden grupları arasında geniş alanlara yayılan ve üretimleri esnasında yoğun su tüketimine ve kirliliğine neden olan IV. Grup madenler arasından; kömür ve altın, gümüş, bakır gibi metalik madencilik faaliyetleri üzerinde yoğunlaştırıyoruz.

Maden ruhsat haritalarımızda, illerin IV. Grup madenlere ruhsatlılık oranını tespit ediyoruz. 2019-2022 yılları arasında 29 ilin maden ruhsat haritaları üzerinde çalıştık ve bu illerin ortalama yüzde 67'sinin IV. Grup madenlere ruhsatlı olduğunu tespit ettik. Diğer maden gruplarını da çalışmış olsaydık illerdeki ruhsatlılık oranı tabii ki çok daha fazla olacaktı. Buna ek olarak bu haritalardaki ruhsatlı sahalarda da artışlar oluyor çünkü MAPEG binlerce sahayı ihaleye çıkartıyor. Örnek vermek gerekirse Kasım 2022’de Ordu’nun yüzde 71’inin IV. Grup madenlere ruhsatlı olduğunu tespit ettik. Eğer bu raporumuzu Ocak 2024’te hazırlamış olsaydık ruhsatlılık oranı daha yüksek çıkacaktı. 

Son 20 yılda ne kadar maden ocağı açıldığını söylemek mümkün değil, fakat son bir yıl içerisinde kaç tane Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu ve ÇED Gerekli Değildir kararı verildiğini konuşabiliriz. Sadece 2023 yılında petrol, doğalgaz, III. ve IV. Grup madenlere dair ÇED süreci başlayan 525, ÇED Gerekli Değildir kararı verilen 443, ÇED Olumlu kararı verilen 37 proje var. ÇED Olumsuz kararı verilen ise sadece 1 proje bulunuyor. Görüldüğü üzere her geçen gün daha fazla maden projesi ÇED Olumlu ve ÇED Gerekli Değildir kararları ile onay alıyor.

Kazdağları maden haritası

BÜYÜK BİR TEHDİT ALTINDAYIZ

Hükümetler çıkacak maden için doğadan neden bu kadar çabuk vazgeçiyor? Yerin altındaki zenginlik, üstündekinden daha mı değerli?

Doğal varlıkların öneminin ne yazık ki yeteri kadar kavranmadığını düşünüyoruz. İklim krizi, su krizi, gıda krizi gibi birçok krizi aynı anda yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Bizim öncelikli ihtiyacımız toprağımızı, havamızı ve suyumuzu korumak olmalı. Fakat maalesef bu konuda koruma/kullanma dengesini gözeten politikalarımız yok.

Örneğin Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde bir bakır madeni projesi yapılmak isteniyor. Bu bakır madeninin bir yılda tüketeceği su Çanakkale’deki 100 binden fazla insanın bir yılda tükettiği suya eşdeğer miktarda. Bölgedeki diğer IV. Grup maden projelerini de göz önüne alırsak ne kadar yoğun bir su tüketiminin söz konusu olduğunu sizler düşünün. IV. Grup madencilik faaliyetlerinden kaynaklı olarak büyük bir tehdit altındayız ve bu tehdit her geçen gün büyüyor, etkileri daha şiddetli bir şekilde karşımıza çıkıyor. Doğal varlıklarımızı korumanın ülke olarak en acil gündemimiz olması ve bu konuda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz.

2 BİN 200 FUTBOL SAHASI BÜYÜKLÜĞÜNDE ORMAN YOK EDECEK

Kazdağları'nda ve İzmir'de de altın madenleri var. İliç'teki gibi bir tehlikeden söz edebilir miyiz?

Kesinlikle söyleyebiliriz. Her iki bölge de hem deprem bölgesi hem de iklim krizi kaynaklı öngörülemez hava olaylarının meydana geldiği alanlar. İliç’teki altın madeninde uluslararası standartlara göre madencilik yapıldığı öne sürülüyordu. Fakat yığın liç alanının stabilitesi dahi kontrol edilemedi. Bu facia bize şunu gösterdi; madencilik yapılan alanlarda aşırı yağış, deprem gibi doğal afetler yaşanmasa bile büyük bir felaket yaşanma ihtimali, madencilik faaliyetinin kendisinden kaynaklı olarak da söz konusu olabiliyor. Bir de bu duruma az önce ifade ettiğim gibi deprem ve aşırı hava olaylarının meydana getirebileceği etkileri eklersek ciddi bir tehdit altında olduğumuz ortada. Üstelik yaptığımız çalışmalara göre Kazdağları’nın yüzde 79’u, İzmir’in ise yüzde 70’i IV. Grup madenlere ruhsatlandırılmış durumda. 

Şu anda Kazdağları Yöresi’nde ÇED olumlu kararı almış 3 tane büyük maden projesi var;

Birincisi; Balıkesir’in Altıeylül ve İvrindi sınırları içerisinde yapılmak istenen altın, bakır madeni projesi. Bu proje hakkında 5 Eylül 2022 tarihinde ÇED olumlu kararı verildi. Projenin ÇED alanı 913 hektar (yaklaşık 1220 futbol sahası), ÇED raporundaki orman alanı ise 751 hektar; (yaklaşık 1000 futbol sahası) yani proje alanının yüzde 82’si orman alanı.

İkinci proje ise Çanakkale, Lâpseki’deki altın madeni projesi. Bu projede altın madeni alanının 12 kat büyütülmesi isteniyor. Büyütme ile beraber toplam ÇED alanı 429 hektar (yaklaşık 575 futbol sahası) olacak ve bu alanın da 387 hektarı (yaklaşık 520 futbol sahası) orman alanı. Bu proje hakkında da 8 Aralık 2022 tarihinde ÇED Olumlu kararı verildi.

Bir diğer proje ise Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde yapılması planlanan Halilağa Bakır Madeni projesi. Projenin ilk ÇED Olumlu kararı iptal edildi fakat maden şirketi, 2009/7 Genelgesi kapsamında Bilirkişilerin ifade ettiği teknik eksiklikleri ve mahkemenin hukuka uygunsuzluk yönündeki tespitleri sebebiyle tekrar bir ÇED süreci başlattı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da bu ikinci ÇED başvurusuna 14.03.2023 tarihinde ÇED Olumlu kararı verdi. Projenin ÇED alanı 580 hektar (yaklaşık 775 futbol sahası), bu alanın ise 514 hektarı (yaklaşık 685 futbol sahası) orman alanından oluşuyor. 

Sadece bu üç projenin yok edeceği orman alanı 1652 hektar. Bir diğer ifade ile sadece bu üç proje yaklaşık 2 bin 200 futbol sahası büyüklüğünde bir orman alanını yok edecek. Kazdağları’nda yapılması planlanan diğer maden projelerini de düşündüğümüzde orman alanlarımızın, biyolojik çeşitliliğimizin ve tarımsal üretimimizin büyük bir risk altında olduğunu söyleyebiliriz. 

 

Bunun yanında İzmir’de de altın madeni projeleri için ÇED süreçleri başlatılıyor. Halihazırda Bergama’dan dolayı yörede ciddi bir yara açılmışken, yeni projeler ile bölgenin yok oluşunu izlemek istemiyoruz. Kuzey Ege, Gediz ve Küçük Menderes Havzaları tarımsal üretim açısından hayati öneme sahip alanlar, aynı zamanda bu bölgelerde turizm de büyük bir gelir kaynağı. Bölgedeki ormanları ve zengin tür çeşitliliğini de beraber düşündüğümüzde büyük endişe duyuyoruz. Coğrafyamız, madencilik faaliyetleri ile yok edilmemeli. Ülkemizde İliç, Şebinkarahisar, Eşme gibi felaketleri bir daha yaşamak istemiyoruz. 

İzmir maden haritası

MADEN OCAKLARINDAN GERİYE CEHENNEM ÇUKURLARI KALIYOR

Bu bölgelerdeki ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması açısından, maden faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasının uzun vadeli etkileri neler olur? TEMA Vakfı’nın bununla ilgili bir çalışması ve öngörüsü var mıdır? 

Etkiler kısa, orta ve uzun vade olarak sınıflandırılabilir tabii ki ama madencilik faaliyetlerinde ve özellikle de IV. Grup metalik maden projelerinde doğal varlıklar üzerindeki olumsuz etki daha ilk adımda; sondaj çalışmaları döneminde başlıyor. Bildiğiniz üzere cevher varlığının tespiti için yüzlerce noktada sondajlar gerçekleştiriliyor ve bu alanlar genellikle orman, tarım, mera alanları oluyor. Bu işlemler oradaki habitatı parçalıyor. Yollar açılıyor, tozuma gerçekleşiyor. Eğer madencilik faaliyetinin yapılmasına karar verilirse devasa alanlarda -1.000 hektarı bulabilen ÇED alanlarından bahsediyoruz- toprak sıyrılıyor, ocaklar için patlatmalar yapılıyor, kimyasal maddeler kullanılıyor. Tüm bu işlemlerde; arazi tahribatı, toprak kirliliği, orman ekosisteminin yok edilmesi, biyolojik çeşitlilik kaybı, hem yer altı hem de yer üstü su varlıklarımızın zarar görmesi ve halk sağlığı problemleri başta olmak üzere birçok olumsuz etki söz konusu. Ne yazık ki etkiler bunlarla bitmiyor; madencilik faaliyetleri kaynaklı oluşan atıklar ise bir diğer önemli konu. Çünkü atık barajlarında ve yığın liçi sahalarında biriktirilen bu atıklar zamanla çöküyor, sızıyor ve tüm ekosistem bileşenlerini geri döndürülemez bir biçimde kirletiyor. Bir altın madeni sahasından geriye kalan ne yazık ki maden ocakları yani cehennem çukurları ve zehirli kimyasal içerikli atıklar oluyor. 

Geçen günlerde maden facialarının uzun vadede yarattığı tahribatı ortaya koyan bir çalışmayı kamuoyuyla paylaştık. 18 Kasım 2021 tarihinde, Giresun’un Şebinkarahisar ilçesi, Yedikardeş köyü yakınlarında faaliyet gösteren kurşun, çinko, bakır ocağına ait tesisin maden atıklarının depolandığı atık barajı duvarında çökme yaşanmış, binlerce ton ağır metal içerikli kimyasal atık önce Darabul Deresi’ne ardından da Kelkit Vadisi’ne yayılarak Kılıçkaya Barajı’na ulaşmıştı. Çevre felaketi sonrasında, atık barajından çevredeki tarlalara ve su yataklarına akan kimyasal atığın kaldırılması için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (ÇŞİDB) tarafından çalışma yapılmıştı. Facianın hemen ardından 22 Kasım 2021’de birinci ve Bakanlığın temizlik çalışmasından 9 ay sonra 30 Ağustos 2022’de aynı noktalardan ikinci numuneleri alıp ve analiz ettirdik. TEMA Vakfı olarak raporlarla ortaya koyduğumuz çalışma; Şebinkarahisar maden felaketi sonrasında Bakanlıkça yapılan temizlik çalışmalarına rağmen doğal varlıklar üzerindeki kirliliğin sınır değerlerin altına indirilemediğini açıkça gösteriyor. Numuneler üzerinde yapılan laboratuvar analizleri sonucunda; felaketin üzerinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen ağır metallerin, ağırlıklı olarak limitlerin çok üzerinde olduğu tespit edildi. Bu sonuçlar; doğanın, zehirli kimyasallar ile kirlendiğini ve halen ekosistemdeki tüm canlıları tehdit edecek düzeyde zehirli atık bulunduğunu, yetişkinler için ‘dikkat çekici’, çocuklar için ise ‘yüksek kanser riski’ oluştuğunu gösteriyor.

Madencilik faaliyetlerinin doğal çevreye olan etkilerini azaltmak ve sürdürülebilir bir gelecek için hükümetin bu alandaki politikaları nasıl olmalı?

TEMA Vakfı olarak bu konu üzerinde bir politika önerimiz var. Bizler, madencilik faaliyetlerinin yapılamayacağı alanların belirlenmesini ve bu alanların kanunlarla madencilik faaliyetlerine karşı korunmasını talep ediyoruz. Dünyada bunun çok örneği var. AB ülkelerinden Amerika’ya, Filipinler’e, Endonezya’ya ve Nijerya’ya kadar birçok ülke önemli doğa alanlarında madencilik faaliyetlerine izin vermiyor. 

Eğer bir alanda madencilik faaliyeti gerçekleştirirseniz o alanın eski haline dönmesi hiçbir şekilde mümkün değil. Bu sebeple bizler de; orman alanlarımızda, korunması gereken alanlarda (milli parklar, tabiat parkları, çevre koruma bölgeleri, yaban hayatı sahaları vb.), tarım alanlarında, su havzalarında, tarihi ve kültürel alanlarda madencilik faaliyetlerinin kesinlikle yapılmaması gerektiğini söylüyoruz. Bu konu üzerine hazırlamış olduğumuz  “Madenciliğe Kapalı Alanlar Politika Notu” isimli kitapçığımıza web sitemizin (tema.org.tr) Çevre Kütüphanesi bölümünden ulaşabilirsiniz.
 

Yusuf Körükmez / Cumhuriyet