İliç'teki Anagold altın madeni için ÇED iptal davası

İliç'teki Anagold Altın madeninin kapasite artışına itiraz Av. İsmail Hakkı Atal, madenin altından fay hattı geçtiğini ve bir depremde Doğu Anadolu bölgesini yok edeceğini söyledi.

Erzincan’ın İliç ilçesinde Kanada, ABD ve Türkiye ortaklığı olan Anagold maden şirketine ait maden sahasının yaklaşık 3 katına çıkarılarak kapasite artışı yapılması planlanıyor. Kapasite artışının yapılmasına yönelik verilen çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporunun iptali için İliç halkı dava açtı. Dava kapsamında bilirkişi heyeti gönderilmesini isteyen İliçlilerin Avukatı Av. İsmail Hakkı Atal, bilirkişi heyetinden bir kişinin AKP ile bağlantısı olduğunu, sismolog olan bilirkişinin ise eksik bilgisi olduğunu belirterek heyetteki iki bilirkişiye itiraz etti. Söz konusu madenden geçtiğimiz yıl haziran ayında sızıntı olmasıyla Fırat Nehri’ne sülfürik asit ve siyanür karışmıştı.

İKİ BİLİRKİŞİYE İTİRAZ EDİLDİ

Altın madenini ve ÇED raporunun iptaline ilişkin dava sürecini konuştuğumuz Avukat İsmail Hakkı Atal, “Bilirkişi heyetinden biri 10 yıl il sağlık müdürlüğü yapmış bir bürokrat. Heyetteki halk sağlığı uzmanı. Bilirkişi heyetinde sismolog olarak görevlendirilen kişinin de keşif esnasında bölgenin depremselliğine ilişkin eksik bilgisi olduğu ortaya çıktı. Biz iki bilirkişi için de itiraz ettik. Daha önce de hem keşif sırasında hem de dilekçemizde madenle AKP arasında net bir bağlantı olduğunu belirterek halk sağlığı uzmanı için de itiraz ettik. Çünkü 2004 yılından sonra Eski AKP’li Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in avukat olan oğlu, ‘FETÖ’cü Savcı Bayram Bozkurt ile bu maden şirketinin Amerikalı müdürü arasında rüşvet köprüsü kurduğunun kayıtlara geçtiğini ifade ettik. Eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner de bu dönemde yürüttüğü soruşturmada bunları kayda geçirdiği için makamında tutuklanmıştır. Netice olarak bu maden ve AKP arasında net bir bağlantı vardır. Bilirkişiye dair bir ön yargım yok ama bu göreve devam ettiği sürece AKP Genel Merkezinden sıkça aranacaktır. Dolayısıyla baskı altında kalacaktır” şeklinde anlattı.
"BU BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ"

Aynı zamanda bilimsel raporlara göre Bingöl -Yedisu fay zonunun bir kolunun, atık maden havuzunun tam altından geçtiğini anlatan Atal, “Bilimsel çalışma o kolda en son 1939 yılında 7’den büyük yıkıcı bir deprem olduğunu belirtiyor. Bunun tekrarlama periyodunun da maksimum 100 yıl olduğunu vurguluyor. Biz şu an 84. yıldayız. Naci Görür ve buraya ilişkin çalışma yapan bilim insanları, bu fay ile ilgili sürekli uyarılarda bulunuyor. Dolayısıyla 66 milyon ton siyanürlü ve sülfürik asitli, 39 tane kimyasal barındıran zehirli atığın altından geçen fay her an kırılabilir ve o zehirli atık her an Fırat Nehri’ne boca olabilir” dedi. Şu anki haliyle bile ülkeyi fiziksel, ekonomik ve halk sağlığı yönünden bitirebilecek bir proje olduğuna dikkat çeken Atal, “Bu projede 66 milyon ton olan zehirli atığı 200 milyon tona çıkartmaya çalışıyorlar. Maden ruhsat sahası eğer 3 katına çıkartılacak olursa Tunceli Munzur doğa koruma alanı, Malatya Arapgir, Kemaliye de ruhsat sahası içinde olduğu için Doğu Anadolu’yu yok edecek. Şu an Munzur doğa koruma alanı net olarak proje sınırı içerisinde. Aynı zamanda bu fayda deprem gerçekleşirse, bu zehirli atıklar Fırat’a karışacak. Böylece Irak, Kuveyt, Suriye başta olmak üzere Bafra Körfezi’ne kadar ulaşacak. Böylece Türkiye’nin uluslararası sorumluluğunu doğuracak, Türkiye’yi ekonomik ve halk sağlığı yönünden çöküşe götürecek. O nedenle bu sadece madene karşı bir mücadele değil varoluş mücadelesidir” ifadelerini kullandı.
"CELAL ŞENGÖR’ÜN İFADELERİ KASITLI"

Celal Şengör’ün ‘Madencilik doğayı tahrip eder diyeni kovacaksın’ sözlerini değerlendiren Atal, “Bu Türkiye’deki sömürgeci, emperyalist maden şirketlerin en büyüğü. Burada altın çıkartmıyorlar, altın üretiyorlar. Aynı altını dünyanın başka bir yerinde de yapabilirler ama Türkiye’de bu daha kolay olduğu için burada üretiyorlar. Türkiye’nin en büyük altın madeni davasının keşfinden bir gün önce Celal Şengör’ün böyle bir şey söylemesinin ben kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Bu tip medyatik insanları kamuoyunu yanlış yönlendirmek için kullanıyorlar” dedi.