"İliç'te yaşananların Alaplı'da yaşanma ihtimali yüksek"
Alaplı ve çevresindeki köylerde altın madeni arama ruhsatı verilen proje, endişeleri artırıyor. Köylüler, fındık ve temiz su kaynaklarıyla geçimlerini sağlayan bölgede, siyanür gibi zararlı maddelerin çevreye ve insan sağlığına etkilerine dikkat çekerek hukuki mücadele başlattı.
Zonguldak’ın Alaplı ilçesine bağlı köylerde özel bir madencilik şirketine altın madeni aramak için ruhsat ve izin verildi. Alaplı'da verilen IV. Grup maden arama ruhsatı, Devrek, Çaycuma ve Akçakoca'yı da etkileyecek.
bianet’e konuşan uzmanlar, köy sakinleri ve çevre aktivistleri, altın madeni aramasının yapılması halinde geri dönüşü olmayan bir doğa katliamının meydana gelinebileceğine dikkat çekti.
Alaplı’da altın madeni aramak için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan ruhsat ve izin alan Mavera Harfiyat Madencilik Lojistik İnşaat, Alaplı’ya bağlı Fındıklı, Belen, Kocaman, Aşağıdoğancılar ve Kasımlı köylerinde altın madeni arayacak. Ancak, köy sakinleri köylerinde altın madeni aranmasına karşı direniş başlattı.
Geçtiğimiz ay köylüler, “Mavera Alaplı’dan uzak dur”, “Meramızda kestane ve ıhlamur var, altın yok” yazılı dövizlerle protesto gösterisinde bulundu ve konuyu yargıya taşıdı. Herhangi bir uzman görüşü alınmadan madencilik faaliyetlerine izin verildiğini belirten köy sakinleri; fındık, ıhlamur, kestane ve asırlık ağaç bakımından zengin ve içilebilir su havzasına sahip köylerinde doğa katliamı yaşanmasından endişe duyduklarını dile getirdi.
“Etken madde endişe verici”
Maden ve Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. İbrahim Buzkan, İliç’te yaşanan facianın Alaplı’da da yaşanmasının yüksek olduğunu söyleyerek şöyle dedi:
“Yıllar önce Bergama'da yapılan altın madeni ile birlikte siyanürle altın ayrıştırmanın ve siyanürün zararları tartışılmıştı. Altın madeni aranmasında siyanürün alternatifi olan tiyosiyanat kullanılmıştı. Siyanürün etkisi kanıtlandı; ancak bahsi geçen etken maddenin zararları ve çevresel etkilerinin ne olduğu üzerine henüz bilimsel bir araştırma ve inceleme yapılmadı. Altın aramasında kullanılan bu etken madde endişe verici.
“O dönem Boğaziçi Üniversitesi’nden bir uzman çıkıp demişti ki, ‘Tonda 30 ppm (milyonda bir birime verilen isim) kalıntı yapıyor’. Bu 30 ppm’i de önemli bir şey değilmiş gibi söylüyor. 3 ppm tonda 30 gram siyanür kalıntısı yapıyor. 3 milyon ton kullanıldığını düşünün, ortaya korkunç bir rakam çıkıyor. Siyanür havuzunda biriken bu etken madde buharlaşarak atmosferle teması halinde bile çevreye, doğaya ve canlılara doğrudan zarar verebiliyor.
“Şimdi Alaplı’da da kuvarsit damarlar içeren kayaçlar, asırlık ağaçlar var. İliç ve Uşak’taki gibi tonlarca ağaç kesilecek, doğa ve canlılar zarar görecek. Bu nedenle bu işe kalkışmadan evvel kamu yararı gözetilerek muhakeme yapılması lazım. Maalesef, aksi halde İliç’te yaşanan facianın Alaplı’da da yaşanmasını yüksek ihtimal olarak görüyorum.”
“Yaklaşık bin aile geçimini fındıkla sağlıyor”
Alaplı’ya bağlı beş köyü içerişine alan bin 173 hektarlık ormanlık ve yerleşim alanına maden arama ruhsatı verildiğini söyleyen çevre aktivisti Çetin Yılmaz da, “Bin 173 Hektar maden sahası içinde birçok dere ve su kaynağı var. Bölgedeki köyler için DSİ içme suyu göleti yapmış. Maden sahası etrafında olan köyler ve diğer köyler bu göletten içme sularını karşılıyor. Aynı zamanda Akçakoca’daki birçok köy maden sahasının hemen sınırında kalıyor” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Maden sahası civarında yaklaşık bin aile fındık geliri ile yaşıyor. Maden sahası içinde bir SİT alanı var. Mesela Fındıklı köyü sınırları içerisinde yer alan Ardıç Mağarası tabiat varlığı olarak koruma altında. Bu, resmi kayıtlara böyle geçmiştir. Ancak buna rağmen bölgenin en değerli ormanları ve en güzel yerleşim alanı için maden ruhsatı verdiler. Karadeniz’e 3 kilometre mesafede deniz manzaralı bir maden sahasını övünerek ruhsatlandırdılar maalesef.”
“Nefesimizi kesmesinler”
Mavera Harfiyat Madencilik Lojistik İnşaat’ın altın madeni araması yapacağı köylerden olan Fındıklı köyünün muhtarı Bayram Sezgin ise doğayı ve geleceklerini koruyabilmek için hukuki mücadelelerini sürdüreceklerini belirterek, “Uzman görüşü bile alınmadan köyümüzde doğa tahribatı başlatacaklar. Nefesimizi kesmesinler. Bizim çoçuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük mirasımız burasıdır,” dedi.
Madencilik faaliyetlerinden etkilenecek bir başka köy ise Belen köyü. Belen köyü muhtarı Ümit Kocaman ise köylerinin doğal kaynaklar bakımından son derece zengin olduğuna dikkat çekti.
Kocaman, “Bölgemiz fındığı, kestanesi, ıhlamuru ve içilebilir temiz su havzasıyla, doğal kaynaklarıyla son derece zengindir. Bizler suyumuzu da, aşımızı da ormanlarımızdan sağlıyoruz. Burada maden araması yapılması demek ağaçların, ormanın talan edilmesi, siyanürün kullanılması demektir. Bu da doğanın bize verdiği bu velinimetlerden mahrum bırakılmamız demektir. Köyün sakinleri olarak bu yüzden biz buna karşı çıkıyoruz,” diye konuştu.