Erzincan'ın Yüreğindeki Yara: İliç Altın Madeni Faciasında Sorumluluk Labirenti (2)
Eyüphan Gündoğdu yazdı...
Erzincan İliç'teki Çöpler Altın Madeni'nde yaşanan ve 9 madencinin hayatını kaybettiği facia, sadece Türkiye'nin değil, insanlık tarihinin de yüreğini dağlayan bir yaradır. Ancak bu yaranın derinliklerinde, adalet arayışı içinde kaybolmuş bir hikaye yatmaktadır. Kazanın üzerinden zaman geçse de, gerçek sorumluların hâlâ serbestçe dolaştığı bir gerçeklikle karşı karşıyayız.
Göreve yalnızca bir hafta önce başlamış olan Cengiz Demirci gibi isimlerin üzerine yıkılmaya çalışılan sorumluluk, sektördeki deneyimli gözlemciler ve hukuk çevreleri tarafından büyük bir haksızlık olarak görülüyor. Sanki yıllardır biriken hatalar, birkaç gün önce göreve başlamış bir kişinin omuzlarına yüklenmeye çalışılıyor.
Erzincan İliç'te yaşanan faciada, gerçek sorumluların, yıllarca madenin tüm operasyonlarını yöneten Anagold isimli şirketin faaliyete geçtiği tarihten bu yana yönetiminde olan Yönetim Kurulu Başkan ve üyeliklerini yürütmüş olan ve Türkiye'deki operasyonlardan sorumlu yöneticiler ile ilgili hiçbir işlem yapılmaması kamuoyunu oldukça rahatsız ediyor. Rod Antal, Burhanettin Şahin, Kenan Özdemir, Ahmet İlker Doğan, Mustafa Aksoy, İbrahim Gök, Firuz Alizade, Ahmet Oğuz Öztürk gibi isimler olduğu ortadadır. Bu isimler, Çalık Grubu ve diğer ortakların da dahil olduğu bir yönetim zincirinin parçalarıdır. Ancak facianın ardından yapılan soruşturmalarda, bu isimlerin dokunulmazlığı, adalet arayışında ciddi şüpheler uyandırmaktadır.
Maden Mühendisleri Odası bu işin peşini bırakmayacaz!!!!
Gazetemiz tarafından yapılan haberler üzerine gerçek sorumluluğunda yargı önüne çıkartılması için yoğun çaba içinde olan ve bu işin peşini bırakmayacağını belirten Maden Mühendisleri Odası'nın ifadeleri, bu facianın "kader" olmadığını, bilimsel ve teknik doğruların göz ardı edilmesinin, denetimlerin yetersizliğinin ve yönetim kurullarının ihmallerinin bir sonucu olduğunu gözler önüne seriyor. Ancak, gerçek sorumluların sorgulanmaması, adaletin tecelli etmesi yolunda büyük bir engel teşkil ediyor.
Facianın ardından gelişen soruşturma süreçlerinin bir "sorumluluk labirenti" içinde kaybolmuş olması, adaletin sağlanması yolunda atılacak adımların önemini bir kez daha vurguluyor. Soruşturma sürecinin şeffaflığı ve adaletin yerini bulması, sadece İliç için değil, tüm Türkiye için hayati bir öneme sahiptir.
Erzincan'ın yüreğindeki bu yara, sadece maden faciasının bir sonucu değil, aynı zamanda adaletsizliklerin, ihmallerin ve sorumlulukların göz ardı edildiği bir sistemin de bir sonucudur. Gerçek sorumluların adalet önünde hesap vermesi, bu yaranın iyileşmesi için atılacak en önemli adımdır. Ancak bu, madencilik sektöründe güvenlik ve yönetim anlayışının yeniden şekillendirilmesi, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve tüm operasyonların bilimsel ve teknik doğrular ışığında yürütülmesiyle mümkün olacaktır.
İliç'te yaşanan facia, Türkiye'nin yüreğindeki derin bir yara olmaya devam ederken, bu yaranın iyileşmesi için gereken adımların atılması, adaletin tecelli etmesi ve benzer trajedilerin önlenmesi için bir dönüm noktası olmalıdır.